Thursday, October 31, 2013

Narkoz altında erikalar diyarında...

Bu sabah ufak bir operasyon geçirmek için sabah erkenden Marmaris'e gittik..Tahmin edebileceğiniz gibi tüm yol boyu hem korkudan, hem de bir süredir acabaların yarattığı stress den dolayı sapır sapır titriyordum..Datça - Marmaris yolunda ise yamaçlar ve yol kenarları pembeye bürünmüştü..Denizin ve gökyüzünün mavisi, çam ağaçlarının yeşili  ve öbek öbek erikaların ya da bizde daha çok bilinen adıyla fundaların pembesi içimdeki karmaşaya bir tutam huzur katan tek şeylerdi...

Tüm o güzel renklerin etkisinden olsa gerek, narkozdan uyanırken erikalarla dolu kocaman bir tarlada yürüyordum..Yanımdaki hemşireye de ilk söylediğim şey, keşke biraz daha uyusaydım, çiçekler öylesine güzeldi ki oldu...Sevgiliye sonrasında bu rüyamı anlatınca, dönüş yolunda o da, inip bana bu çiçeklerden topladı..Fotoğraflarda yanında seramik kuş bulunan galvaniz kaptakiler, çiçekçiden aldığım erika, seramik vazodakiler ise bugün kırlardan toplanan fundalar...Her ikisi de aynı aileden gelen özellikle kışa ve susuzluğa oldukça dayanıklı çok güzel çiçekler...

Beni soracak olursanız kendimi biraz yorgun hissediyorum ama iyiyim, evimde dinleniyorum hatta gördüğünüz gibi en sevdiğim şeyi yapıp fotoğraf bile çekiyorum..Tahlil sonuçlarım çıkınca inşallah daha da iyi olacağım..



Today early in the morning we went to Marmaris..I had a small operation at the hospital.. On the way to Marmaris as you can imagine I was quite nervous..However , the blues of the sea and the sky, the greens of the trees and the pinks of the ericas covering the roadside calmed me down..

I guess because of all the beautiful scenary, I was dreaming of walking on an huge erica field while I was waking up from the anesthesia...Later when I told this to Hubby he picked some flowers for me on the way back to home...The one in the galvanized cup is a type, I bought from the florist and the ones in the ceramic vase are the ones Hubby picked for me..Different flowers belonging to the same family..

If you ask me, I am a bit tired but OK and resting at home..





Monday, October 28, 2013

Nar Mevsimi..

Mevsimleri yaz, kış ve baharlar yerine, çiçek, böcek ve meyvelerle adlandırmayı daha çok seviyorum..İşte şimdi de nar mevsimi...İçini açınca böylesine büyülü bir dünya sunan başka bir meyve var mı bilmiyorum ama yemekten daha çok bölüm bölüm açıp seyretmeye doyamıyorum desem yeridir..Ancak bir kusurum var..Üzüm çekirdeği gibi, nar çekirdeği de yiyemiyorum..Çocukluktan kalma bir tik galiba..Çekirdekli üzümün, çekirdeklerini tek tek çıkartıp yerim ama nar da bu imkansız bir şey..Onun için sürekli olarak bir şeylerin içine karıştırmam lazım..Sonuçta ya salataya karıştırıyorum ya da muhallebiye ama bu uzun nar mevsimini sadece bu iki çeşitle geçirmek biraz sıkıcı oluyor..Suyunu sıkmanın dışında taze narı başka nerelerde kullanabileceğim konusunda bana fikir verebilirseniz çok sevinirim..
Herkese keyifli ve tıpkı Datça'daki gibi yazdan kalma günlerle dolu bir hafta diliyorum..



I love naming the times of the year with the current flower or the fruit of the season..So now its pomagranate season..I just love observing parts of the pomagranate, I think its a fruit that offers a magical world..But I have a problem. Just like the grapes I cant eat the seeds of the pomagranate..I think its a bad habit I developed when I was a small kid..So as a solution, I mix them either with salads or milk deserts but as you can see its a pretty limited menu..Other than drinking its juice, I wonder if you have other dishes that you have use fresh pomagranate...
Wish you a happy and suuny week just like we have in Datca...




Saturday, October 26, 2013

Hadi t-shirtler duvara...

Bu sıralar pek çoğunuz yazlık kışlık değişimi yapıyorsunuz biliyorum..İşte bu işlerle uğraşırken çok sevdiğiniz yazlık t-shirt ünüzü kış zamanıda gözünüzün önünden ayırmamak için çok kolay bir yol..Bu çok sevdiğim bluzumu paketleyip dolap üstlerine kaldırmaktansa, evdeki boş çerçevelerden birinin içine oturtuverdim..Sonuçtan da çok memnun olunca, bu işi sizle paylaşmasam olmazdı....
İyi haftasonları...

While I was storing our summer clothes, I saved a favorite shirt of mine to keep enjoying it during winter months...Instead of wearing it now , I framed and hung it...As the outcome pleased me so much, I had to share it with you..
Have a great weekend...



Thursday, October 24, 2013

Olive Farm Karaincir Sirkesi...


Buradaki yazımda eski incir sirkesi şişelerinden kandil yaptım dedikten sonra, şişeleri ve karaincir sirkesini merak eden yorumlar ve e-mailler aldım...Hem çok sevdiğim bir ürün, hem paketi güzel hem de Datça'dan olunca, sizlerle tanıştırayım dedim...

Şimdi ben salata yemeğe bayılırım ama içine bir damla bile bizim marketlerde satılan elma, üzüm vs sirkelerinden dokunsa, hiç gözünün yaşına bakmadan koca tabağı kaldırır dökerim..O kadar sevmem sirkeyi..Sadece çok özel bir iki tane İtalyan Balzamik sirkeye tahamülüm vardı ama onlarda ya çok pahalıydı, ya da istediğim zaman bulunmazdı...Taa ki Olive Farm'ın Karaincir Sirkesi ile tanışana kadar...İlk tanıştığımızda fazla insan bilmediğinden midir nedir, şimdiki fiyatına kocaman şişelerde satılırdı..Gel zaman git zaman talep artınca, fiyat aynı kalsa da şişeler iyice küçüldü ve eski yoğun kıvamı biraz daha sulu hale geldi ama hala çok güzel...Cabernet Sauvignon Sirkesini de ayrıca tavsiye ederim..

Şimdi diyeceksiniz ki Datça'da satılıyorsa biz nereden bulacağız...Aşağıdaki internet sitelerinden alışveriş yapabilirsiniz ya da İstanbul veya Ankara'daysanız ürünleri satan dükkan adreslerine ulaşabilirsiniz..Ayrıca yolunuz bir gün Datça'ya düşerse, hiç bir şey almasanız bile, güzel dükkanını mutlaka ziyaret edin derim, pişman olmazsınız..

www.olivefarm.com.tr




Dear English reading friends, when I showed you the oil lamps, I made from old vinegar bottles here, I received various comments and e-mails about where I find the the bottles and the Black fig vinegar...Well as it is a very delicious product of my small town - Datça, I would like to introduce this favorite of mine to you...

Although I love eating salads, I cant tolarate any vinegar drop in my salad, except couple Balzamik vinegar brands..But when I found this Black Fig vinegar, everything has changed and we are pretty much in love since we have met..You could check and order their products from their web site and if you ever come to Datca, dont miss visiting their beautiful store..

www.olivefarm.com.tr



Wednesday, October 23, 2013

Yatak Odası Kışa Hazır...

Haftasonu yaptığım yazlık kışlık değiştirmeleri sırasında, yavaştan yavaştan yatak odasını da kışa hazırlamaya başladım..Pikeler, yazlık çarşaflar kalktı..Yorgan, battaniye ve kışlık nevresimler ortaya çıktı..Bir taraftan kışa hazır sayılırız ama diğer taraftan da Datça'nın en güzel günlerini yaşıyoruz..Geceler serin, yorgana sarınmadan pek uyunmuyor..Sabah kalktığımda da pofuduk terliklerimi ve kalın hırkamı giymezsem üşüyorum ama öğle saatlerinde mevsim değiştirip, mayomu giyip sahile iniyorum..Güneş harika, saatlerce keyifle altında yatılabilir, deniz ise ondan da harika, adeta göl. Balıklarla beraber uzun uzun yüzüyoruz..İlkbaharda da böyle havalar oluyor ama o zaman deniz soğuk olduğu için bu kadar keyfi çıkmıyor..
Bizler şu sıralar, iki mevsiminden en güzel taraflarını yaşıyoruz..Umarım sizlerde bu güzel havaların keyfini çıkartıyorsunuzdur..



While I was organizing the closets at the weekend, I started to take out all our winter stuff..As of today our bedroom is ready for the winter but on the other hand we are still living the best of Indian summers..It's rather cold in the evenings and the mornings but noon time we are still enjoying the sea and the sun..I usually dont like the burning summer sun but now it's just perfect to lay under it for hours..
I hope you are also enjoying the last bits of summer,too..





Tuesday, October 22, 2013

Çok Kolay Kandil Yapımı - DIY

Takip edenler bilir, mumlar ve kandiler Sahildeki Ev'in olmazsa olmaz aksesuarlarıdır..İşte bugün size çok kolay bir kandil yapımı...Eski sirke şişeleri, fitil, metal mum ucu ve her hırdavatçıda bulabileceğiniz pullar...Malzemeniz tamamsa yapımı en fazla 30 saniye kadar süren çok kolay bir kendin yap projesi bu..Fitil, mum ucu ve kandil yağını Eminönü'nde gaz lambası ve mum satan dükkanlardan aldık..Kandil yağı yerine gaz da kullanabilirsiniz ama kapalı yerde kullanacaksanız çok koku yapıyor bilginize..
Pırıl pırıl bir Datça sabahından herkese sevgilerimi gönderiyorum...

We love using candles and oil lamps in our house...And here is a very simple DIY to make oil lamps..I used old vinegar bottles..Candlewicks and some metal parts you could easily find in every hardware store are the other necessary items..If you have all the materials, it takes maximum 30 seconds to make your lamp and enjoy it..






Sunday, October 20, 2013

Kış hazırlıkları...



Bu hafta sonu Sahildeki Ev'de kışa hazırlık partisi var..Ben üst katta hem İstanbul'dan getirdiğim tonla eşyayı yerleştirmeye çalışıyorum, hemde yazlık kışlık değişimi yapıyorum. Sevgili ise balkondaki çiçekleri kışa hazırlıyor..Dün yayınladığım beyaz parkeler yazısına koyduğum yakın çekim resimlerden sonra haklı olarak sevgili Asortik Krep, ''bir de uzaktan görseydik ''diye yorum yazmış..Ama etraf öylesine dağınıktı ki, bir uzak çekim yapsam aman bu ne dağınıklık diye herkes blogdan kaçardı her halde..Ama bugün işler daha kontrol altında, hatta ara sıra mola verip saksılarımın üzerine kalp, yıldız falan boyuyorum..

This weekend , we have winter preperations party at home..I am replacing the summer cloths and accesories with winter clothes upstairs while hubby is working with the plants at the verandah..He is changing the soils in all our pots..Whole weekend the house was a mess but now everything is a bit under control so I even gave myself some time to paint starts and hearts on my pots... 



Datça'da ise tam sonbahar havası sürüyor..Güneşin altı sıcak mı sıcak, gölgeler ise serin mi serin..Ee durum böyle olunca sıcak altında çalışan ve tüm saksıların topraklarını değiştiren Sevgili'ye biraz motivasyon lazımdı..

It's a beautiful autmn weather in Datca..Its quite hot under the sun, but cooler in shades..So I have to motive Hubby with something who was working under the sun..


Geçen yılki lale soğanları çok başarısız çıkınca, bu yıl sezona yepyeni soğanlarla başlıyoruz..Bakalım bize bir kaç ay sonra ne sürprizler yapacaklar..

Last year my tulips were a disaster, so this year we bought all new bulps and starting again..I really wonder how will they come out in a couple of months...


Bu da Hera'nın kış hazırlıkları...

And this is Hera's winter preperations..


Saturday, October 19, 2013

Beyaz beyaz, bembeyaz...

Blog yazmakta kesinlikle spor yapmaya benziyor. Biraz ara verdim mi, bir türlü ne fotoğraf çekmeye başlıyabiliyorum ne de yazmaya....Halbuki sizinle paylaşmak istediğim bir dolu şey var, en önemlisi ise beyaz beyaz bembeyaz parkelerimiz..Kahverengi parkeleri beyaza boyamak geçen kıştan beri aklımızdaydı, hatta Sevgili merdivenleri zımparalayıp bitirmişti bile ama biri kapıdan , biri bacadan sürekli eve girip duran bir kedi ve köpek ile boya işini nasıl yapacağımızı bir türlü ayarlayamamıştık...Tüm aile evdeyken kendi başımıza halledemeyeceğimiz kadar büyük bir iş olduğunu kavrayınca, bayram için İstanbul'a gittiğimiz gün boyacı eve girdi..Hera bizimle İstanbul'a gelmişti, kedi Hestia ise boya yapan Emrah Abisini sık sık taciz etmeyecek kadar hastaydı. Dolayısı ile tüm parkelerimiz başarılı bir şekilde beyaza boyandı...

Şimdi kullanımı nasıl derseniz...Beyaz koltuk kullanmaktan çok daha zor derim..Hele bizim gibi kedili, köpekli ve çoğunlukla ayakkabı ile girilen bir evde bir miktar kabus gibi....Ne kadar çok ayakkabı ve terliğin altı beyaz da iz bırakmaya meyilli koyu renk lastik ile kaplıymış şaşırdım kaldım..Bunlar işin kötü tarafı ama odaları ne kadar aydınlattığını ve geniş gösterdiğini anlatamam..Küçük ve karanlık bir odanız varsa duvarları da, yeri de mutlaka ve mutlaka beyaza boyayın derim...Peki tüm kullanım zorluğuna karşın mutlu muyuz? Gülü seven dikenine katlanırmış ya, işte bizde gülleri sevdiğimiz için çok mutluyuz... 



Writing a blog so much resembles to going to gym. Once you stop, its so much difficult to start again..I have so much stuff to show you but I just couldnt start taking photos and write until today..While we were away in İstanbul all our wood floors are painted to white.. Its been a project thats been in our minds since last winter and hubby even started to sand the stairs but with a cat and dog constantly moving in and out, we just couldnt think we can manage a big painting project while we are all inside the house...So we hired somebody else to do it while we were all away..

Although its rather difficult to use white painted floors, we are so happy with the light they brought in..So if you have a dark and small room, I definitely advise white walls and floor,to bring more light in and the room definitely looks much larger.. 



Monday, October 14, 2013

Solan sadece çiçekler olsun...



İstanbul'a geldiğimizden beri bilgisayarım da benim gibi hafiften hasta..Bir geliyor, bir gidiyor, keyfi ne zaman gelirse bana o zaman izin veriyor, onun için şimdi keyifli bir anında yakalamışken, herkese sevdikleriyle keyif içinde geçirecekleri bir bayram diliyorum...Bayramı bayram gibi yaşayalım ve solan da sadece çiçekler olsun..

Biz bayramın ilk günü Sevgilinin ailesi ile yemekteyiz..Sonrasında da ya o gece, ya da ertesi sabah erkenden Datça'ya dönüyoruz..İstanbul 2 gündür tenha tenha pek güzel ama bu seferlik bu kadar yeter..İstanbul'u uzaktan sevmek en güzeli..

Datça'ya dönünce size daha da beyazlamış bir Sahildeki Ev'den merhaba diyeceğim..Biz yokken evde sıkı bir boya çalışması oldu..Sonucu bende çok merak ediyorum..



Tomorrow is our last day in İstanbul..We are finally leaving for Datca..

If you ask me, the biggest problem of İstanbul is traffic..Its something so usual to spend hours on the roads everyday...This weekend, a week long religious holiday has started and it looks like so many people left the city, and now İstanbul is so beautiful and easy to manage...But 10 days is enough for us..It's much better to love İstanbul from far away...

On the other hand, a much whiter beach house is waiting us..While we are here, painters worked at the house..I am really wondering the outcome...




Friday, October 11, 2013

Depresyonda bir Beagle...

Her sabah kalktığımızda 'Bak Hera'cım Datça'ya gitmemize şu kadar gün kaldı..'' diye tek tek kalan günleri sayıyorum ama nafile..

Yılın 355 gününü, serseri mayın gibi sokaklarda geçirirsen, evini oda kahvaltı sistemi kullanırsan ve artık tasma ile dolaşmak çok uzak bir geçmiş olarak kaldıysa, işte İstanbul'da 10 günde deprasyona böyle girer bir güzel köpekçik...


Every morning when we wake up, I count the days till our departure to Datca to our Hera, but she still looks so sad..

But if you get used to a leash free life and spend your entire day outside as you wish, you will get depressed as you see above when you come to İstanbul for only 10 days..

Thursday, October 10, 2013

Daha çok çiçek, böcek..

Hayatımda daha çok çiçek, böcek istediğime karar vermemin ve harekete geçmemin üzerinden her halde 3-5 yıl geçti..Çiçek böcek derken, daha basit, daha anlamlı, daha doğa ile başbaşa, daha az tüketime yönelik, yeni şeyler öğrenmeye daha açık, daha huzurlu, daha keyifli bir hayatı kastediyorum..

İstanbul'daki evde 3 gün geçirdikten sonra, bu işin daha az tüketime yönelik kısmını ne kadar gerçekleştirebildiğimi merak etmeye başladım, ve hayatımızda biriktirdiğimiz şeyler, biriktirmeye devam ettiğimiz şeyler beni şaşırtmaya devam etti.. 5 yıl önce Sevgili ile evlenmeye karar verdiğimizde doğal olarak evlerimizi birleştirdik..O zamana kadar oldukça büyük bir evde tek başıma yaşıyordum..Diyebilirimki o zaman bir kamyon dolusu eşya, yeni eve geldiyse, tahminen daha büyük bir kamyon dolusu eşya da ya geride bırakıldı, ya verildi, ya atıldı..Ve çoğunuzun bildiği gibi 2 yıl önce de Datça'ya taşındık ve yine bu evden koca bir kamyon dolusu eşya Datça'ya gitti..Özel bir takım nedenlerden dolayı İstanbul'daki evi kiraya vermek istemediğimiz için için de apart otel kıvamı güya 3-5 eşya bırakmıştık..Gelip gittikçe de geride kalan eşyaları eler burayı zamanı gelince kiraya verilecek hale getiririm diye de hayal kurmuştum o zaman..

Hayal kurmuştum diye yazdım, çünkü bu hakikaten bir hayalmiş..Tahminen artık bomboş olması gereken bir evde hala o kadar çok ŞEY var ki anlatamam..Her geldiğimizde arabanın arkasını tıka basa doldurup bir takım şeyleri yine Datça'ya götürüyoruz..Yine her geldiğimizde torba torba eşya ya veriyorum ya da atıyorum ama Yunan mitolojisinin kahramanlarından Sisypos misali sanki dönüp dönüp başa geliyorum..Moralimi bozuyor açıkcası bu durum..Aslında bir süredir umutsuzca Datça'daki evden de eşya azaltmaya çalışıyorum, bir kaç yıl sonrasında belli bir süre yurt dışında yaşamayı hayal ediyoruz ve bunu yapabilmek içinde buradaki bir dolu şeyi minimum düzeye indirmemiz lazım..

Tabiki insan zaman içinde eskilerden sıkılıyor, yeni bir şeyler istiyor ama bunun da bir dengesi olması lazım galiba.. Datça'ya taşındığımızdan beri aslında etrafta insanı baştan çıkaracak dükkanlar, alışveriş merkezleri olmayınca, her konudaki gereksiz tüketimi oldukça azalttık, özellikle kıyafet, ayakkabı falan sadece gerçek ihtiyaç olunca alıyoruz ama yine de geçmişten gelen yığınları azaltmak oldukça zor oluyor..Bayağı bir gevezelik yaptım bu gün ama aslında siz bu konularda neler yapıyorsunuz merak ettim, fazlalıklardan kurtulmak için sihirli bir yönteminiz var mı??


In this post I mainly wrote about the stuff we have accumulated thru the years and how much burden they all bring to our life..Thru the years I shed so much clutter in order to live a much more simple life, and our move to beach from İstanbul is a big part of the plan to live a much simpler life..

Due to various reasons we have kept our flat in İstanbul although most of our furniture and stuff moved to Datca 2 years ago..Whenever I come to İstanbul, I am still amazed how much we left behind here..I still try to declutter heavily but sometimes it seems an hopeless procedure..



Monday, October 7, 2013

Bir zamanlar İstanbul'da bir ev...


Nihayet İstanbul'dayız..Dün bütün gün yollardaydık, bugünde gelip eve yerleştik..Yerleştik derken yerleşecek çok fazla bir şeyde yok aslında..İstanbul'daki evimizin şu andaki haliyle apart otelden pek bir farkı yok..Eşyaların çoğu zaten Datça'ya gitti..Hala daha gidecek bir kaç koli ve bol bol kitap var...Geçen yıl bir 10 gün kadar kaldık, bu yılda çok ekstra bir olay olmazsa bir dahaki sonbahara kadar gelmeyiz diye düşünüyorum..

Aslında şimdiki bomboş, terk edilmiş hali beni bir hayli üzüyor..Evleneceğimiz zaman bu evi öylesine keyifle hazırlamıştık ki, sonrasında da çok keyifli bir 3 yıl geçirdik burada..Nedense çok fazla resminide çekmemişim o zamanlar..Ama işte benim için buram buram nostalji kokan fotoğraflarla bir zamanlar İstanbul'daki evimiz..



We are finally in İstanbul.Yesterday we were on the road whole day and today we managed to settle here..Actually there is not much to settle here as our house in İstanbul is not much different from an apart hotel for the last 2 years..Most of our furnitures are in Datca now, but there are still couple boxes and a lot books waiting their transportation..Since we moved to Datca, we are staying here max 10 days every year..I dont think this year will be much different..

Actually its really so sad to see here empty and neglected..When we decide to get married, I remember preparing this house with such joy and we have spent 3 happy years here..I dont know why but I did not take much photos at that time but still I managed to find some photos which are very nostalgic to us..So once upon a time this was our house in İstanbul..