Sunday, December 30, 2012

Yılbaşına süslendik...


Evinize en yakın supermarket 7 km, kışları dükkanlarının çoğu kapalı Datça 10 km, dükkanlarının bir kısmı açık Marmaris 60 km, en yakın alışveriş merkezi ise 110 km olunca bazı şeyleri kendiniz yaratmak zorunda kalıyorsunuz. İşte bahçelerde ve sahilde yapılan bir yürüyüş sonrası evimizin yılbaşı süsleri....
 Aslında sahile vuran deniz yıldızlarından bir kaç tane daha bulup onlarla küçüçük bir yılbaşı ağacı süslemeyi düşünüyordum, ama bu iş benim yürüyüş arkadaşım Hera ile yapılmazmış. Onun koku alma duyusu benim, görme duyumdan çoooook daha iyi olduğu için, zaten 3-5 tane olan yıldızları ben daha ulaşamadan afiyetle mideye indirdi, bir tek bunu kurtarabildim. 
 Hepinize Datça'dan mutlu yıllar diliyorum....


Thursday, December 27, 2012

Mavi Sandalyeler


Yıllar geçtikçe, büyüdükçe beğenilerimiz ne kadar çok değişiyor değil mi? Doğru düzgün para kazanmaya başladıktan sonra ilk evimi siyah dolaplar, siyah üçlü bir kanape, siyah ayaklı cam masa ve sehpaların arasına tek bir kırmızı koltuk koyarak dekore etmiştim. O sırada aslında neredeyse hiç eşyam olmadığı için her şeyi sıfırdan yapmak çok kolay olmuştu.Aksesuarlar biraz daha renklenerek bu eşyalar beni uzun yıllar idare etti..

Sonra kendi evimi satın aldığımda daha doğal bir şeyler istedim. Bu kez ahşap masa ve sehpalara sarı ve bordolu koltuklar eşlik etti. Daha sonra evlenirken koltukların kumaşı açık mavi ve bejlere dönüştü..

Datça'ya taşındığımızda ise bembeyaz bir ev hayal ettik, ama yeni mobilyalar almadan, kendimiz yapalım istedik. Geçen kış önce evin kahverengi kapılarını beyaza boyamakla başladık. Yapı marketlerde Amerikan kapı boyası satılıyor ve harika sonuç veriyor, bilginize. Daha sonra büyük balkonun kahverengi pergolası beyaz oldu. Elimizde biraz boya kalmıştı, onunla da bir kaç dolap beyaza döndü. Boya yapmak biraz da alışkanlık yapan bir şey, bir başladınız mı duramıyorsunuz.

Geçtiğimiz yaz başından beride salonda duran kahverengi yemek masamız gözüme çok kötü bakmaya başlamıştı. İlk çare o kahverengi masa yukarı bir odaya taşındı, ilk furyada beyaza boyanmış çalışma masası salona indi. Sandalyeleri beyaza boyayayım diyordum ama sonra aklıma bu mavi düştü. Bence fena da olmadı. Ama hiç belli olmaz önümüzdeki aylarda her an beyaza dönüşebilir...

Bu arada bu kış için yine muhtelif boya planlarımız var. Aslında en büyük proje evdeki ahşap zeminleri beyaza boyamak ama onu şimdilik pek gözümüz yemiyor. Onun yerine bu sıralar çeşitli boya sökücülerle büyük masif sehpamızın rengini açmaya çalışıyorum. Sonuç başarılı olmazsa onun da akıbeti beyaza boyanmak olacak...


Herkese Datça'dan sevgiler...

Tuesday, December 25, 2012

Bizim evin kızları...




Başka bloglarım da olmasına rağmen burası daha çok yeni. Onun için biraz tanışalım mı?? İşte bizim 4 kişilik ailemizin, yarısı. Onlarla hayat her gün ayrı bir macera...


Büyük kızımız Hera. 3,5 yaşında bir beagle .2 aylıkken ailemize katıldı. O sıralar henüz İstanbul'da oturuyorduk ve apartmanda yaşamamızın da etkisiyle ilk aylarımız onunla biraz zor geçti. 3-4 ay kadar gazete kağıtları evin dekorasyonuna halı ve bebek bezi olarak katkıda bulundu. Neredeyse sürekli başında biri olmasına rağmen, ne yaptı ne etti, evde tadına bakmadık eşya bırakmadı. Bir gün önce satın aldığım çizmelerimi, ertesi gün parçalanmış olarak bulmam ise Hera'nın kariyerindeki en parlak anlardan biridir.

Aslında Datça'ya taşınma kararı vermemizin en büyük nedenlerinden biri de o. Burada öylesine rahat ve öylesine mutlu ki. Evde zaten oda-kahvaltı sistemi kalıyor. Sabah erkenden sokağa çıkıyor, aralarda bir bizi kontrol etmek ve yemek yemek için eve uğruyor. Akşam yatma vakti gelene kadar dışarlarda. Buralarda zaten herkez bizden daha çok onu tanıyor.Tek sorun artık obez bir köpek olmaya başlaması. Yazın kim mangal yakarsa onun kapısında, kışın kediler için sağa sola bırakılan mamaların tek canavarı. Bu yaz veterineri zayıflaması lazım yoksa erken gider dedi. Bir iki gün evde tuttuk, bahçede bağladık, öylesine mutsuz oldu ki ne yapalım mutsuz olup uzun yaşayacağına, mutlu olup erken gitsin diye saldık yine sokağa..

Bu da küçük kızımız Hestia. Tahminen 1,5 yaşında bir tekir.

Kışın yazlık yerlerin en kötü tarafı, yaz aylarında bol bol sevilip, beslenen kedi ve bazende köpeklerin kaderlerine terk edilip gidilmesi. Ciddi anlamda perişan oluyorlar, çöp tenekelerinden bir şeyler bulmaya çalışıyorlar ama etrafta kalan o kadar az insan var ki, doğru dürüst çöp bile çıkmıyor. Yaz sonunda doğan yavrular ve zayıf olanlar kış aylarında telef oluyor, Datça gibi kış ayları soğuk geçmeyen bir yerde bile çok azı bir sonraki yaza ulaşabiliyor.

İşte Hestia'mızı da bu şartlar altında geçen kış başı bulduk. Yaz sonlarına doğru doğmuş ufak bakımsız bir yavruydu. Ara sıra etrafa konan kedi mamalarını büyük kediler izin vermediği için yiyemiyordu. Baktım olacak gibi değil önceleri onu eve alıp mama vermeye başladım. Biraz toparlandı.Ama bir süre sonra bazı işlerimiz nedeniyle İstanbul'a gitmemiz gerekti. Balkona bol bol mama koyup gittik ama dönünce onu bulabileceğimizi düşünmüyorduk. Ama hiç öyle olmadı, 3 hafta sonra Datça'ya döndüğümüzde hala balkonda bizi bekliyordu. Hemen o hafta ameliyatını yaptırdık, boynuna da kırmızı bir tasma taktık ve eve aldık. İlk zamanlar eve girmeye çekinirken, şimdilerde evden çıkmaz oldu.Onun kariyerindeki şimdilik en parlak an ise geçen ay evdeki tüylü oyuncak tavşanı avlaması ve paramparça etmesi.

Sunday, December 23, 2012

Işıklar

İki yıldır Datça'da yaşıyoruz. Bana en çok sorulan sorulardan biri İstanbul'u özleyip özlemediğim...Doğruyu söylemek gerekirse arkadaşlarımı, ailemi özlüyorum ama İstanbul'daki hayatımı hayır.....Ama özlediğim şeylerden biri İKEA'ya gitmek.. Hele bu sıralar bu çiçek desenli ışıklara bayıldım, sizin yolunuz düşerse almayı ihmal etmeyin. Ben şimdilik ancak anneme sipariş verebildim..
Fotoğraf: Livet Hemma - İKEA

Friday, December 21, 2012

Kurabiye Zamanı...


Özellikle kış zamanları, evimizde değişik değişik kokular olsun istiyorum.Eskiden kokulu mumlar, tütsüler en sevdiğim şeyler arasındaydı ama evin dört ayaklı sakinleri bu işten hiç hoşlanmayınca hepsi dolaplara kaldırıldı..Mecburen vazodaki güllerin, çiçeklerin kokusuna kaldık. Bir de tabii kurabiye kokusu...Hele Aralık ayında zencefilli kurabiye yapmadan olmaz...


Geçen gün, hamurunu da bol tuttum tepsi tepsi pişirdim, kavanozlara kutulara doldurdum ve bütün gün ev mis gibi kurabiye koktu...




Thursday, December 20, 2012

Yeni bir blog

Uzun yıllar sadece yaz aylarında geldiğimiz bu evi son iki yıldır asıl evimiz olarak kullanıyoruz. İstanbul'daki hayattan sonra burası bizim yeni bir hayata başladığımız, daha ağır ve her anın keyfini çıkara çıkara yaşamayı öğrendiğimiz yer oldu.. Tıpkı bizim hayata karşı bakışımızın değişmesi gibi bu evde bizle beraber değişiyor, ihtiyaçlarımıza  göre şekilden şekile giriyor, anılar biriktiyor..Evimize hoş geldiniz...